Üniversitede siyaset dersi: Üsküdar’da tecrübe aktarımı
Üniversitelerin siyasetle yakın temas kuran eğitim programları yeniden gündemde. Üsküdar Üniversitesi’nin yürüttüğü Siyaset Okulu kapsamında düzenlenen etkinliğin konukları, CHP’de uzun yıllar görev yapan eski İstanbul milletvekili Gürsel Tekin ile gazeteci-yazar Nevzat Çiçek oldu. Program, katılımcıların siyasal süreçleri yerinden tanımasına, karar alma mekanizmalarını anlamasına ve eleştirel bakış geliştirmesine odaklanan bir dizi buluşmanın parçası.
Tekin, parti teşkilatlanmasından yerel yönetime uzanan geniş bir deneyim havuzuna sahip bir isim. CHP’de il başkanlığı, genel başkan yardımcılığı ve milletvekilliği yapan Tekin’in serüveni, siyaset okuryazarlığı açısından somut örnekler sunuyor. Nevzat Çiçek ise gazetecilik ve yorumculuk alanındaki birikimiyle, medyanın siyasal süreçleri nasıl çerçevelediğine dair pratik bir perspektif getiriyor. Aynı sahnede yer almaları, siyaset ile medyanın kesiştiği alanları konuşmak için uygun bir zemin yarattı.
Bu tür programların hedefi, sınıf içi teoriyi gerçek hayattaki uygulamalarla birleştirmek. Katılımcılar, siyasal kurumların nasıl çalıştığını dinlemekle kalmıyor; seçim dönemlerinin dinamiklerini, gündem belirleme süreçlerini, yerel ve merkezi yönetim arasındaki ilişkiyi daha somut örneklerle kavrıyor. Üsküdar Üniversitesi’nin yıllardır sürdürdüğü sertifika ve uygulamalı içerik odaklı etkinlik çizgisi de bu çerçeveye uyuyor.
Türkiye’de “siyaset okulu” benzeri programlar, genellikle şu ihtiyaçlara cevap veriyor: gençlerin demokratik katılım kapasitesini artırmak, siyasa (policy) üretimi ve yorumunu öğretmek, medyayı doğru okumayı sağlamak ve paydaşlar arası diyalog kanallarını açmak. Akademi, siyaset ve medya üçgeninin aynı çatı altında buluşması, özellikle seçim dışı dönemlerde siyasal ilgiyi diri tutuyor.
Programların odağı: pratik beceri, etik tartışma, ağ kurma
Siyaset okullarında öne çıkan başlıklar çoğunlukla pratik becerilere dayanıyor. Saha organizasyonu, veriyle kampanya tasarımı, siyasal iletişim, dijital mecralarda görünürlük ve kriz yönetimi bu başlıklar arasında. Medya ayağında, haberi doğrulama, veri gazeteciliği, dezenformasyonla mücadele ve etik yayıncılık tartışmaları öne çıkıyor. Bu bileşenler, mesleki disiplin fark etmeksizin siyasal süreçlere etkin katılım için kritik.
Etik, bu programların ortak paydası. Siyasi rekabetin sertleştiği dönemlerde, finansman şeffaflığı, çıkar çatışmaları, kamu kaynaklarının kullanımı ve aday belirleme süreçlerinin adilliği gibi konular katılımcıların en merak ettiği başlıklar oluyor. Akademik çerçeve ile saha tecrübesi birleştiğinde, bu başlıklar soyut kalmıyor; katılımcılar kendi mesleki alanlarına uyarlayabilecekleri net ilkeler çıkarabiliyor.
Ağ kurma tarafı da azımsanmayacak ölçüde önemli. Böyle programlar, öğrencilerle genç profesyonelleri, sivil toplum temsilcileriyle yerel yöneticileri aynı masada buluşturuyor. Bu temaslar, staj ve mentorluk imkanlarına kapı aralıyor. Üniversite çatısı altında gerçekleşmesi, tartışmayı güvenli ve çoğulcu bir zeminde tutmayı kolaylaştırıyor.
Türkiye’de siyaset ve medya ilişkisi, son on yılda dijitalleşmenin etkisiyle hızla değişti. Sosyal ağların gündem belirleme gücü arttıkça, klasik kampanya alışkanlıkları da dönüşüyor. Bu yüzden alanın içinden gelen siyasetçilerle gazetecilerin aynı oturumda yer alması, katılımcılara gerçek zamanlı bir laboratuvar sunuyor: Hangi mesajlar hangi mecrada karşılık buluyor, veri nasıl okunmalı, kitleler nasıl segmente edilmeli, yanlış bilgiyle nasıl baş edilmeli?
Üsküdar Üniversitesi’nin Siyaset Okulu gibi programları, farklı görüşlerin yan yana gelebilmesi açısından da değerli. Eleştirel yaklaşımın teşvik edilmesi, hatalı varsayımların hızla test edilmesini sağlıyor. Bu çerçevede, tek yönlü anlatım yerine, karşılaştırmalı ders akışı ve vaka çalışmaları daha fazla tercih ediliyor. Katılımcılar için ölçülebilir çıktılar hedefleniyor: kısa proje sunumları, politika notları, simülasyonlar ve sahadan toplanan verilerle hazırlanan raporlar.
Bu tür programlara yönelik eleştiriler de var: “Üniversiteler siyasetten uzak durmalı” diyenler, tarafsızlık sınırlarının aşılabileceği endişesini dile getiriyor. Destekleyenler ise, demokrasinin ancak bilgiye dayalı katılımla güçleneceğini ve üniversitelerin bunun doğal adresi olduğunu savunuyor. Dünyada örnekler, iki yaklaşımın da bir arada yaşayabildiğini gösteriyor: Üniversiteler, partizanlaşmadan uzak durarak, farklı aktörlere eşit söz hakkı verdiğinde eleştiriler yumuşuyor.
Günün sonunda, Üsküdar’daki buluşma, siyasette deneyimi olan bir isimle medyada tecrübe kazanmış bir ismi aynı salonda bir araya getirdi. Mesaj net: Siyasal süreçleri sadece seçimden seçime hatırlamak yerine, yıl boyunca tartışmak ve öğrenmek gerekiyor. Siyaset Okulu’nun benzeri etkinliklerinin sürmesi, hem öğrenciler hem de kamusal tartışmaya katkı vermek isteyenler için önemli bir fırsat olmaya devam ediyor.